
Alternatif enerji konusunda en çok kullanılan çözüm olarak karşımıza çıkan güneş enerjisi, yaygın kullanımına rağmen henüz istenen verimliliğe ulaşabilmiş değil. Araştırmacılar güneş panellerindeki dezavantajların önüne geçmek için farklı yollar deniyor.
İlginizi Çekebilir

Günümüzde yapılan araştırmalar güneş panellerinin üzerine gelen ışığın sadece yüzde 30'unu enerjiye çevirebildiğini ortaya koymuş. Buna en büyük sebep ise panellerin aşırı ısınması.
Normal şartlarda güneş panelleri 55 derecenin de üzerinde ısıya maruz kalıyor. Ancak her 0.5 derecede güneş panelinin verimliliği yüzde 0.5 azalıyor. Ayrıca her 5 derecelik artış da güneş panelinin ömrünü iki kat daha fazla kısaltıyor. Bu da verimlilik konusunda büyük bir dezavantaja sebep oluyor.
Stanford Üniversitesi araştırmacıları kum tabanlı cam katmanları üzerine küçük piramit veya koni şeklinde yapılar entegre etmiş ve bu katmanları da güneş panellerinin üzerine yerleştirmiş. Bu sayede güneş panellerinden istenmeyen ısıyı uzaklaştırmayı başarmış.
Yeni çözüm sayesinde güneş panellerinin daha düşük ısılarda çalışması sağlanırken, enerji dönüşümündeki verimlilik artırılmış ve kullanım ömrüne de olumlu katkı sağlanmış. Araştırmacılar çözümlerini dış mekanlarda test ederek daha gerçekçi sonuçlar elde etmeyi umut ediyor. Piramit çözümünün ne zaman ticari hayata geçeceği ise bilinmiyor.
http://www.digitaltrends.com/cool-tech/pyramid-structures-allow-solar-cells-cool-improve-efficiency-last-longer/#!bn6ssN Yorum Yaz Paylaş Tweetle Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,
istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:



yolyordam35
1 gün önce
1.0tce 115hp + lpg + cvt otomatik + 4x4 olursa türkiyede de iyi bir fiyatlandırmayla çıkarsa peynir ekmek gibi satar.
U
unununium
1 gün önce
Beş yıl gibi uzun bir süre içerisinde yeni bir petrollü araba çıkarmaları saçma bence. Bunu duster diye çıksrmamasının diğer sebebi de satışların düşüklüğü olabilir
Şimdi şunu sorun kendinize, Almanya... Türkiye ile kıyaslandığında yılın ne kadar zamanı ne kadar güneş alıyor bu ülkenin toprakları? Almanya bir sanayi ülkesi ve acaba bizim ülkemizden ne kadar fazla enerji tüketiyor? Bu Almanlar nasıl oluyor da ihtiyaç duydukları enerjinin yarısını panellerden sağlıyor? Adamların sadece panelden sağladığı yıllık enerji bile benim ülkem için en az 2 yıl yeter...
Elin adamı panele 3.0 revizyon getirirken ben burada hükümeti sevmenin yollarını arayayım. Ama emin oluna ki ülkemde olup bitenleri aklamak için üretilen saçma fikirler daha fazla efor istiyor panel yapmaktan...
edit: imla...
1- Elinizdeki mevcut üretim biçimini aniden terk edemezsiniz. Bunu aşamalı yapmak zorundasınız. Yani Almanya'nın nükleerden tamamen vazgeçmemiş olması, bu işi aşamalı olarak gerçekleştirmesi, reaktörlerin azalmasıyla ortaya çıkacak açığın bir kısmının kömür ile kapatılması, ince ince hesaplanmış mühendis adımlardır. Almanya saf çevrecidir, Türkiye saf talancıdır demiyoruz... O Almanya veya benzerleridir ki sanayi ülkeleridir, dünyanın kirlenmesine en çok katkıda bulunan gruptadır. Ama ortada bir gerçek vardır, Almanya 1991 yılında panelden 2MW elektrik üretirken 2012 yılında bu rakam 33000MW'a dayanmıştır. Yani ortada bir gerçek vardır, Adamlar panele yüksek bir ivme ile yatırım yapmakta ve buna devam etmektedir. Bu yatırımı yapan IBC SOLAR firmasının 2011 yılı cirosu 816 Milyon Avro... Cirosu yüksek, yükselmeye devam edecek, yatırım bu ve buna benzer yöntemlere odaklandıkça bunun insan ve çevreye olan olumlu sonuçları belki bir insan ömrüne sığacak kadar süre içinde tecrübe edilecek...
2- MEDAŞ firması Konya'da, Almanya'da bu bahsettiğim panelleri inşa eden IBC SOLAR firmasına 884 adet güneş paneli kurdurdu... 884 adet panelin maliyeti 350 Bİn Avro tuttu... Firmanın süpervizörlüğünde söylenen şu... Çok büyük ölçekli yatırımlara gerek yok... Siteler veya kasabalar, vergi veya aidat türü havuzlarda biriken paralarla lokal çapta elektrik sahibi olabilir. Tek mesele, buna odaklanmak. Ne kadar odaklanırsanız üretim o kadar serileşir ve maliyet de o oranda azalır.
3- Güneş panelinin ürettiği elektriğin birim maliyeti hakkında verdiğiniz bilgi ile diyorsunuz ki gezegen, 1KW için 25 cent daha ödemeye değmeyecek kadar önemsiz... Mesela SOMA'da yaşananlar... SOMA'da yaşananlar devletin terörüdür. Madeni neoliberal yöntemlere, "sen ne kadar çıkarırsan çıkar ben kömürü satın alacağım" yöntemine terk-etmiş, yoktan yere adamın birine vermiştir... O insanları o toprağın altına romantik olmayan dünya gerçekleri sokmuştur, diri diri yakmış, güzel güzel öldürmüştür. Çünkü aslolan ucuz kömürdür... O insanları diri diri gömen asıl sebep kömürün maliyetidir. Gezegene ve insana iyi bakmanın maliyeti elbette yüksek olacak... Ama anlaşılmıyor veya anlaşılmak istenmiyor sanırım. Maliyet arttıkça o maliyeti karşılayan kaynaklar da kazanıyor...
4- Mesela HES'ler, gerçi bu konuda yorumunuz - görüşünüz yok o yüzden üstünüze alınmayın ama dünya gerçekleri safsatası ile olması gerekeni romantik sınıfına sokup küçümseyen, küçümsetmeye çalışan akıl, HES konusunda diyor ki "Ne yapalım yani enerjisiz mi kalalım?" Peki o sığ birikim şunu da biliyor mu, Karadeniz'deki akarsuları HES yapsanız, ülke ihtiyacının %0,8'i karşılanıyor. O algı biliyor mu ki bugün Rize Çayeli kan ağlıyor...
5- Kapitalizmin asıl gücü, sonuçları bir insan ömrüne sığmayabilen bedeller ödettiği için, anı yaşayan, carpediem hayatlar tarafından dünya gerçekleri başlığında savunulmasındandır.
6- "Gidin kurun antalya da kuzey kıbrıs da güneş tarlanızı satın elektriğinizi bunu engelleyen bir kanun yok ? Bunlarda değerli önemli işler, ama şu aşamada birinci enerji kaynağı olacak durumda değiller. " Bu cümleniz de günü birlik, uzun vadeden habersiz daha doğrusu umursamayan bir şirket yöneticisinin ağzından çıkmış gibi... Şimdi size şöyle bir örnek vereyim... Devlet diyor ki dershaneleri kapatacağız. Asıl mesele dershanelerin kapanması değil... Asıl mesele dershaneleri kapatıyoruz - sınav sistemini kaldırıyoruz ayağına, devlet liselerini ve hatta üniversitelerini, uğruna sınava girilmeyecek kadar profilsiz okullara dönüştürmek... Yurdum insanının bundan haberi yok... Yurdum insanının ağzına balı çalın, dershaneleri kapatıyoruz deyin, ama diğer taraftan dershane patronlarına da şunu söyleyin: "Kurumunu özel okula dönüştür. Yerleşken ve arazin buna uygun değilse sana arazi vereceğim, 10 yıl süre için her türlü vergiden muafsın... İŞletmen ayakları üzerinde durana kadar bana borcun yok... Buna da mı gücün yok ben bina dikeceğim, yerleşkeyi hazırlayacağım, anahtarları sana vereceğim, çalıştırdığın personelin sigortasını da ödeyeceğim." Kısacası benim olan - hakkım olan eğitim, SOMA'daki gibi bir tipe peşkeş çekilecek, bana dünyanın parası ile satılacak ve bu süreçte devlet o yoktan var edeceği patrona her türlü imkanı sunacak... Devletin bunlara gücü yetiyor da MEDAŞ gibi firmaların olası yatırımlarına mı gücü yetmeyecek...
7- Bizi küçümsüyorsunuz... Bu ülkeyi, bu ülkenin gücünü... Bu ülke ki 600 yıl boyunca keyfe keder sultanlara kulluk etmiş bir kültürü, müslüman coğrafyasından söküp, laik - bilime odaklanmış bir ülkeye dönüştürmüş, dünyaya entegre olmuştur. Fransızlar hala terk ettiğimiz köy enstitüleri modelini bizzat 1930'larda incelemiş, direk modellemiş ve ülkelerinin eğitiminin temel taşı yapmıştır. Fransızlar, bugün taşradaki okulları ile övünürler... Tamamen bizim icadımız olan bir modelle... Venezuella'da bir köy vardır.Adı Atatürk Köyü... Bizzat cumhuriyet köyü modeli uygulanmaktadır ve hala deneysel aşamadadır. Sonuçlarını vermeye başlamıştır. O çok övülen Alman mesleki lise formatı da köy enstitüsüne çok benzer... Biz nasıl bir ülkeyiz birileri bizim olanı çalıp evine sığdıramıyor, parayı dağıttığı halde hala 30 Milyon avrocuklar hala çekmecelere sıkışmış... İstanbul Maltepe'deki sahil parkı ve marina projesi tamamlanana kadar kaçıncı taşeron paslandı biliyor musunuz... Tam tamına 5. taşerona... O 5. taşeron bile para kazandıysa ilk firmaya kimbilir kaç paraya verildi proje... Bana ülke kaynaklarından, şunlarla bunlarla yarışamamaktan bahsetmeyin...
8- Birçok kişi büyük ülke olmaktan, büyük ekonomiden, ortadoğuda söz sahibi ülke olmaktan falan bahsediyor... Hani düzen bu, biz de bu düzende mümkün olduğunca en sömürgeci tarafta kalabilelim cinsinden... Kendine hayrı olmayan bir takım taraftarlığından ibaret... Ülkenin geliri artmış da GSMH artmış da... Sorsan cebindeki para artmış mı yok... Hatta borcu katlanmış... Ama bana hala masal okuyor... BÜyük Türkiye bır bır bır... Şahsen üzerinize alınmayın bu cümleyi...
9- Konu buradan buraya geldi çünkü asıl mesele algı... Terazinin bir kefesinde, gezegen ve üzerindeki romantik pıtırcıklar, diğer tarafında, dünya gerçeklerini bilen, gazetelerin İK sayfalarını süsleyen biyografi sahibi takım elbiseli patronlar... Bu algının nelerden haberi olmadığını anlatmak için konuyu daha da çeşitlendirebilirim de bir yere akar mı bilmiyorum...
10- Üstteki yazımda, üretimin bazı şeyleri tüketmek anlamına geldiğini söyledim zaten hatırlatmanıza ihtiyacım yok... Bunu söyledikten sonra da dedim ki farkında mısınız üretmek = tüketmektir. Bunu minimum tutma gayreti elzemdir...
11- Çevreciliği "ot böcekçilik" olarak küçümseyen arkadaşlar şunu bilsinler ki o ot ve böcek, yaşamak için insana zerre kadar ihtiyaç duymazken, insan, varlığını devam ettirmek için o ota böceğe köpek gibi muhtaçtır...
Yalnız bir konuda size hak verebilirim. Bana derseniz ki bizim ülkemizde kaynak da var, fiziksel iş gücü de var, hammade ve sermaye de var ama bunları değerlendirecek akıl yok bundan ötürü en kestirme - en ucuz - en kısa vadeli sonuç verecek işlere razıyım, o zaman son nokta için %100 haklısınız derim...
Edit: Diyelim ki nükleer lazım... Gerçekten lazım... Hani ben romantik biçimde istemiyorum desem de elzem... Marmaray, metrobüs, hızlı tren, SOMA, Toki evleri, 3. Köprünün ilk çalışmalarında katledilen ve sonra "biz yanlış yerden yol yapmışız bunca milyon ağacı sebepsiz yere kesmişiz, hazır buralar da orman arazisi sıfatını kaybetmişken"cilik ne ürettiyse Allah muhafaza bunların yapacağı - yaptıracağı ve sonrasında artık hangi akılla denetleyeceği, denetleyeceğinden bile emin olmadığım santral kimbilir nelere gebedir...