Wi-Fi sinyalleri bir odaya yayılırken duvarlara, eşyalara ve insanlara çarpar; bu çarpmalar da sinyalin yapısını değiştirir. İşte bu değişimlerin verisi, Kanal Durum Bilgisi (CSI) olarak adlandırılıyor. WhoFi sistemi, bu CSI verisini derin öğrenme algoritmalarıyla işleyerek her bireyin kendine özgü sinyal imzasını çıkarıyor. Bu imza daha sonra tespit ve takip için kullanılıyor.
Aslında bilim insanları yıllardır Wi-Fi sinyallerini benzer projelerde kullanmanın yollarını arıyor. Wi-Fi sinyallerinde oluşan kırılmalar, insanların el hareketlerini takip etmekten duvarların arkasını "görmeye" kadar pek çok farklı alanda kullanılabiliyor. Ancak WhoFi’nin farkı, bu sinyalleri kişiye özel bir biyometrik etiket olarak kullanması. Üstelik bunun için o kişinin herhangi bir cihaz taşıması da gerekmiyor.
Wi-Fi ile Gözetim, Bazı Durumlarda Görüntülü Takipten Daha Etkili Olabilir
Wi-Fi tabanlı takip sistemleri, geleneksel kameralı gözetim teknolojilerine kıyasla bazı önemli avantajlar sunuyor. Öncelikle ışık koşullarından tamamen bağımsız çalışabiliyorlar; karanlıkta, sisli ortamda ya da görüş açısının olmadığı yerlerde dahi etkili kalabiliyorlar. Ayrıca Wi-Fi sinyalleri duvarlar ve engellerin ötesine geçebildiği için fiziksel bariyerler de gözetim kapasitesini sınırlamıyor. Kameraların aksine, kişinin yüzü ya da kıyafeti gibi görsel unsurlar gerekmiyor; yalnızca bedenin elektromanyetik sinyal üzerindeki etkisi yeterli oluyor. Bu da sistemi hem daha az dikkat çekici hem de daha geniş alanlara yayılan bir takip aracı hâline getiriyor.
Çalışmayı yürüten ekibin liderlerinden Prof. Danilo Avola, bu sistemin klasik video gözetim yöntemlerinin erişemediği yerlere ulaşabileceğine dikkat çekiyor. Avola, “WhoFi ışıksız ortamlarda, duvar arkasında ya da kameraların görüş alanı dışındaki bölgelerde dahi tanıma yapılabilir,” diyor. Özellikle şehirlerde Wi-Fi ağının olmadığı tek bir sokak bulmak neredeyse imkânsız olduğu için, bu sistem kamera gözetiminden çok daha etkili bir toplu gözetim aracına dönüşebilir. Çünkü ortamda bir kameranın bulunmasını gerektiren yüz tanıma teknolojisinin aksine WhoFi, Wi-Fi ağının olduğu her ortamda işe yarıyor. Nitekim yapılan ilk testlerde WhoFi, yüzde 95,5 başarı oranına ulaştı.
Toplu Gözetim Sistemine Yeni Bir Araç Eklenmesi, Etik Kaygıları Beraberinde Getiriyor
Elbette bu gelişme beraberinde ciddi etik soruları da getiriyor. Araştırmacılar, görsel kayıt alınmadığı için WhoFi'ın daha “mahremiyet dostu” olduğunu iddia etseler de bu durum, WhoFi'ın herkesi sürekli gözetleyecek bir sistem için etkili bir araç olacağı gerçeğini değiştirmiyor. Özellikle yapay zeka devriminin arifesinde olduğumuz bir dönemde böyle bir teknolojinin ortaya çıkması, bu kaygıları daha da büyütüyor.
WhoFi henüz laboratuvar ortamından çıkmış değil. Ancak bu teknolojinin yakın gelecekte ticari veya gözetim amaçlı sistemlerde kullanılmasının önünde teknik bir engel görünmüyor. Bu da kablosuz ağların çok yakında "görünmeyen kameralar" gibi davranabileceği bir geleceği gündeme getiriyor. Kim bilir, bu görünmez parmak izi ileide dijital dünyanın yeni kimlik kartı olarak bile işlev görebilir.
Haberi DH'de Gör
{{body}}
{{/longBody}} {{^longBody}}{{body}}
{{/longBody}}