Enerji sektöründeki bu girişim, ABD’nin temiz enerji hedefleriyle doğrudan bağlantılı. Yapay zeka tabanlı veri merkezlerinin elektrik talebini artırmasıyla birlikte, karbon salımı yapmayan enerji kaynaklarına yönelim stratejik bir zorunluluk haline geldi. Nükleer enerji, bu bağlamda düşük emisyonlu ve yüksek kapasiteli bir çözüm olarak öne çıkıyor.
Uzun yıllar boyunca nükleer enerji alanında öncü konumda bulunan ABD, son yıllarda Çin ve Rusya’nın agresif yatırımları karşısında geri planda kalmaya başladı. Çin, yeni nükleer santraller kurma hızında dünyada açık ara liderliğine oynarken; Rusya ise reaktör teknolojisi ihracatıyla küresel pazarda etkisini artırmayı hedefliyor. Bu rekabet ortamı, ABD’yi de nükleer alanda yeni stratejiler geliştirmeye itiyor.
90 bin ton nükleer atık yakıta dönüştürülebilir
Taslak emirlerden bir diğeri, yeni nükleer santrallerin kurulumu üzerindeki federal kontrolün artırılmasını öngörüyor. Halihazırda bağımsız bir kurum olan Nükleer Düzenleme Komisyonu (NRC), bu alandaki ana otorite konumunda. Ancak Trump yönetiminin, NRC’nin yetkilerini sınırlandırarak daha hızlı lisanslama ve tasarım onayı süreçleri hedeflediği belirtiliyor.
Haberi DH'de Gör