Nanopartiküller gündelik yaşamamızda giderek yaygınlaşan bir teknoloji haline dönüşmüş durumda. Bulduğu sayısız kullanım alanıyla birlikte modern çağın vazgeçilmez bir öğesi haline geldi. Örneğin güçlü bir antibakteriyel etkiye sahip olan gümüş nanopartiküllerini, buzdolaplarında, spor kıyafetlerinde, kozmetik ürünlerde, su filtrelerinde, diş fırçalarında ve buna benzer sayısız üründe görmek mümkün. Konuyla ilgili Güney Danimarka Üniversitesi’nden Prof. Frank Kjeldsen’in, Nanotoxiology dergisinde yayınlanan araştırması bu konuda kaygı verici bulgulara sahip.
Prof. Kjeldsen araştırmasında hücrelerin verdiği tepki açısından, gümüş nanopartiküllere tek başına maruz kalmasıyla, gümüş nanopartiküller ile birlikte kadmiyum iyonlarının oluşturduğu karışıma birlikte maruz kalması arasında önemli farklar olduğunu gözlemlemiş. Sadece kadmiyum iyonlarına maruz kalan hücrelerden 12 tanesinin, sadece gümüş nanopartiküllere maruz kalan hücrelerden 25 tanesinin, karışıma maruz kalan hücrelerin ise 75 tanesinin öldüğünü tespit etmiş.
Prof. Kjeldsen: Yasal düzenleme gerekiyor
Prof. Kjeldsen bu alanda çoğu araştırmanın sadece yalıtılmış nanopartiküller üzerine yapıldığını ve araştırmaların belirli komponentlerle etkileşimlerinin hesaba katılması gerektiğini söylüyor. Ayrıca birçok ülkede nanopartikül teknolojisi yaygın olarak kullanılmasına rağmen bu konuda her hangi bir yasal düzenlemenin olmadığına, bu yüzden çevreye ne kadar nanopartikül salındığının ölçülmesine imkân olmadığına vurgu yapıyor.
Prof. Kjeldsen liderliğindeki bir başka çalışmada ise gümüş nanopartiküllerin hücrede serbest radikallerin oluşmasına yol açtığı ve bu serbest radikallerin hücredeki proteinlerin yapısında ve miktarında değişikliklere yol açtığı gözlenmiş. Alzheimer ve Parkinson gibi bazı rahatsızlıkların hücredeki serbest radikallerin miktarıyla ilişkili olduğu ise bilinen bir gerçektir.
Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz: