Galaxy S3 için Android 4.3 güncellemesi bazı problemler nedeniyle durdurulmuşken, bağımsız geliştiriciler Android 4.4 KitKat test ROM'unu model için hazırladı bile.
Xda üzerinden yayınlanan ROM, KitKat tabanlı OmniROM test yazılımı ve oldukça da fonksiyonel çalışıyor. ROM'u XpLoDWilD, Entropy512 ve Rebellos nick'li Xda geliştiricileri hazırladı.
ROM şu anda video oynatma ve kamera fonksiyonları optimal olarak çalışmıyor. Ayrıca ROM'un test yazılımı olduğunu da hatırlatalım. KitKat tecrübesini Galaxy S3 cihazlarında yaşamak isteyenler kaynak linkinden gerekli adımları takip edebilir.
http://forum.xda-developers.com/showthread.php?t=2524285 Yorum Yaz Paylaş Tweetle Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,
istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:
ipli jeton
1 gün önce
Üçüncü bir kişi yok. Ay yüzeyine koyulan tripodlu kameralarla çekim yapılıyor.
Lirikal Militan
1 gün önce
Dünya ne kadar tuhaf. Bir taraf deliler gibi gelişip bütün dunyayi etkisi altina alabilecek duzeye geliyor. Teknolojisinden film sektorune ivirina zivirina herseyini tum dunyaya pazarlar hale geliyor. Diger tarafa bakiyorsun. Aya gidilmedi, aşılar zararlı, herşey komplo, dunyayi aslinda uc bes kisi yönetiyor hüloooğ diyor. İlginç.
津波
1 gün önce
Brad Pitt'in Ad Astra filminde Ay'da bu araçlarla kovalamaca sahnesi vardı. Ay'da araç sürme ve kovalamaca hissini vermişlerdi bana göre. Bence burdaki görüntüleri ve daha fazlasını incelemişlerdir kesin.
antique
1 gün önce
ay üzerinde sadece iki insan varken sürücünün gelip videoyu çekene çarptığını düşünsene haha :)
Android'de ise işler biraz daha farklı. Bunu şöyle anlatayım; siz yürümek istediğinizde "yürümeyi" düşünür ve yürürsünüz. Omuriliğinizdeki kontrol merkezi ise bunu "yürümek" komutuyla işlemez. Onun yerine "sağ bacağı kalçadan 20 derece öne kaldır - dizi hafif kır - ağırlığı soldan sağa aktarmaya başla - %50'yi geçince sağ ayak yere değsin - topuk değince dizi kilitle - kalçadan açık olan açıyı küçültmeye başla - dik olunca dur- (sonra aynı komutları bir de sol bacak için uygula)" şeklinde işler. Omurilik yürümek vs. bilmez, o eklemlerin yerini bilir ve ağırlık dengesinin konumunu ölçer. Bu çevrimi yapan ise omurilik soğanıdır. Yani beyindeki karmaşık işlemlerden üzerine düşeni omurilikte işlemeden önce omuriliğin anlayacağı basit ve sıralı komutlar bütününe dönüştüren parçadır.
Omuriliği ana işlemci (CPU), beyni Android sistemi ve omurilik soğanını da Dalvik olarak düşünürseniz Dalvik'in ne yaptığını anlamış olursunuz. Şimdi burada şöyle bir detay var; eklemler ve hareket etmek bir beynin yaptırabildiklerinin (kaabiliyetlerinin) yanında çok küçük bir detay. Beyin sizi konuşturabilir, sesleri, kokuları algılatabilir, görüntü işleyebilir, hayal görebilir, işlemler yapıp problemler çözebilir ve daha bir sürü şey. Android işletim sistemi de Ice Cream Sandwich'ten beri böyle. Eskisinin aksine artık sanal makina üzerinden çalışmıyor, sadece bazı karmaşık komut bütünleri ve bazı uygulamala parçacıklarının başlatılması için Dalvik'e ihtiyaç duyuyor. Ancak örneğin 3 boyutlu bir oyun oynatırken tamamen OpenGL kütüphaneleri üzerinden çalışıyor yapılan işlemlere bir çözme/çeviri uygulanmıyor. Bu yüzden bir 3 boyutlu görüntü benchmarkından -atıyorum- 1000 puan alan bir iPhone'a bir şekilde Android yüklerseniz birebir aynı OplenGL kütüphanesini (kodlarını görüntüye dönüştürmek için kullandığı kullanım kılavuzları diyelim) kullanıyor olacağı için yine 1000 puan alır. Sadece eğer uygulamanın başlatıcısı Java veya Dalvik destekli yazıldıysa açılışta %6 (ortalama) kadar daha yavaş yüklenir. Ancak hafızada kapladığı yer de bir o kadar küçülmüş olur ("yürü" komutu, bütün "sağ bacağı kalçadan......... " komutlarının yerine geçiyor).. Bugün Android'in neredeyse tamamı doğal komutları içeren ve Windows'ta da kullanılan C++ ile yazılmıştır. Kalan küçük kısmı da özellikle uygulamaların kolay başlatılmasını sağlayan bir bölümde kullanılmak üzere Dalvik'ten yardım alır.
Dalvik çeviricisi uygulamanın açıldığı andan kapandığı ana kadar -gerekli olduğu noktalarda- sürekli çevirisini yapar ancak bu çevirileri asla kaydetmez. Gerçek zamanlıdır ve bir komut ortaya çıktığı zaman Dalvik onu CPU diline çevirip işletir, sonucu bize gösterir. ART ise etkinleştirildiği andan itibaren bir uygulamayı analiz ederek hangi çevirilere ve hangi komutlara ihtiyaç duyacağını hesaplar, her bir karmaşık Dalvik dilindeki komutu silip yerlerine basit CPU kodlarını (doğal kod) yerleştirir. Kısaca bir uygulamanın komutlarında "yürü"yü gördüyse onu silip yerine sağ bacakla bağlayan o uzun komutların her birini yerleştirir. Bu durumda uygulamanın boyutu artar ancak artık uygulamayı çalıştırdığınızda sürekli ve canlı olarak onun komutlarını okuyup, çevirip, işlemciye ileten bir tercümana gerek kalmaz. Gerekli olan komut çevirileri uygulama başlatılmadan çok önce yapılmış ve uygulamaya eklenmiştir.
ART desteği 4.4 sürümü ile birlikte geliyor. Yani 4.4, hangi cihaza gelirse gelsin ART'a sahip olabilecek. Ancak bu şimdilik deneme aşamasında ve Whatsapp başta olmak üzere her uygulama ile uyumlu değil.
Bütün bu laf kalabalığından anlayacağımız şudur; Android'e "sanal makinada çalışıyor ve bu yüzden diğer işletim sistemlerinden yavaş" demek doğru değildir. Aynı zamanda "o cihazda 4 çekirdek, 2 Gb RAM var hala arayüzde takılıyor, rehberi geç açıyor" demek de doğru değildir. Çünkü o cihaza konan 4 çekirdek arayüzü akıcı çalıştırmak için değildir. Sadece arayüz çalışıyorken (yani cihazınızın menülerinde geziniyorken) toplam işlemci potansiyelinizin %10-20'sini bile kullanmıyorsunuzdur. Dahası Android'de arayüzü veya ekrandaki her bir görüntüyü işlemciye ya da ekran kartına çizdirmek opsiyoneldir. Geliştirici seçeneklerinden "GPU görüntülemeyi zorla" ve "donanım katmanlarını devre dışı bırak" seçeneklerini etkinleştirirseniz cihazınızın birden akıcı hale geldiğini görürsünüz.
Burada önemli olan Dalvik üzerinden veya doğal kodla çalışmak değildir. Hangisi işinize geliyorsa onu kullanırsınız. Sırf komutların sayısını ve boyutunu azalttığı için sürekli olarak veri transferi yapan bazı server bilgisayarlarında doğal kodlar yazılmış veri saklama ve dolaşım yazılımları yerine Java Sanal makinası üzerinden yazılmış olanları tercih ediliyor ve %20'ye varan bir avantaj sağlanabiliyor. Burada önemli olan o donanıma en uygun şekilde yazılımı yazmak ve hazırlamak. Hangi sistem üzerinde çalışacağınız veya hangi dilde yazıp hangi dile çevirip çevirmeyeceğiniz ikinci planda. Sağ elle sol kulağını göstermeye programlı bir yazılımı ister doğal kodla yazın ister çeviriciler üzerinden çevirin, sisteme gereğinden fazla yük bindiren ve an itibariyle sistemdeki diğer uygulamları yavaşlatan bir yazılım elde etmiş olursunuz. Sonuçta Dalvik'in boyutu, toplamda yaptığı işlemler; üzerinde çalışan ana işletim sistemi uygulamasının boyutu ve talep ettiği büyük işlemlerle kıyaslanınca devede kulak kadar bile değildir. Sonuçta Dalvik sadece çevirir, gerçek hesaplamaların ve yeni verilerin işlenmesinin hala işlemci tarafından yapılması gereklidir. Örneğin sadece toplama ve çıkarma komutlarını bilen basit bir işlemci alt yazılımınız (işlemcinin tabi olduğu yazılım) var. Siz ise çarpma komutunu bilen bir gelişmiş sanal makina üzerinden kısaca 6x3 işlemini uygulatmak istiyorsunuz. Çeviricinizin tek yaptığı işlemciye 3 adet 6'yı toplamasını söylemek (bunun için yine işlemci gücünün küçük bir kısmı kullanılıyor tabi ki). İşlemci ne yapacağını öğrendikten sonra bir de 3 adet 6'yı toplamak zorunda. Bu yüzden yükün büğüyü (gözünüzde canlandırmak için işlemi 137x 648 olarak düşünün) çevirme işlemi değil, uygulamanın kendisi.
Kısaca; kötü çalışan bir Android telefonunuz mu var? Üreticisini suçlayın. An itibariyle bütün Nexus cihazlarda, mevcut en güncel sürümleriyle kusursuz akıcılık ve performans deneyimini yaşamak mümkün. Zaten Galaxy Nexus 4.3 ile taklalar atıyorken S3'ün 4 çekirdek ile rehbere geç girmesinin sebebi Dalvik olamaz..
Sanal makina ise doğrudan basit kodları (doğrudan işlemci seviyesinde basitleştirilmiş kodlardan bahsediyorum, bir işletim sisteminin içindeki hesaplara oranla bir işlemcinin yapabilecekleri ve aldığı komutlar aslında çok sıradan ve az sayıdadır) olmayan karmaşık üst sistemlerin belirli grup işlemcilerde çalışabilmesi için araya giren bir yazılımdır.
Kernel arada durmaz, donanımı da yazılımı da yönetir. İşletim sisteminizin ve donanımınızın davranışlarını, tepkilerini o belirler. Her işletim sisteminde mutlaka vardır. Sanal makina 2 yazılımın arasında durur ve biri donanıma erişmek ve ona işlem yaptırmak için tasarlanmış alt yazılım, öbürü de karmaşık kullanıcı işlemleri için üretilmiş ve evrensel (yani bir işlemci veya gruba özel yazılmamış) olan üst yazılımın arasında çeviri işlemlerini yapar. Ancak Android'in %95'i C++ denilen doğal (yani bir çeviriciye ihtiyaç duymayan) kodlarla yenilendiği için artık sanal makine belli başlı işlemlerde gerekli oluyor.
Yine de madem sanal makine sorusunun cevabını merak ettiniz; hepimiz ediyoruz. Bugün artık bunu cevaplamak mümkün; sanal makine üzerinden çalışmayan bir Android sürümü bugün var. KitKat ile birlikte gelen ART yazılımı, tüm sistemi sanal makineden temizleyip herşeyi doğal kodlu bileşenlere çevirip o şekilde kaydediyor. Cihaz yeniden başladığında sanal makinaya gerek kalmadan %100'üyle çalışıyor. Bu durumdaki performans artışı ise en fazla %10, en az %2. Ortalamasını alırsanız %6 gibi bir artış var. Çünkü sanal makinalar esasen çalıştırdıkları sistemlere kıyasla çok çok küçüktürler ve işlemci üzerlerindeki yükleri azdır. Esas ağırlık sebebi ana sistemin kötü yazılmış olmasıdır.
al jbnin logosu blogcdn.com/... bu da icsnin. adamlarin her versiyonu bir tatlidan alinti. ne zaman yeni surum ciksa ayni muhabbetler.