Bir tür beyin tümörü olan glioblastoma multiforme, tedavi edilmesi en zor olan kanserlerden biridir. Glioblastomayı tedavi etmek için sadece birkaç ilaç onaylanmıştır ve hastalık tanısı konan hastalar için ortalama yaşam süresi 15 aydan azdır. Glioblastoma tedavisinde ilaçların kullanılmasının önündeki en büyük engel olan kan-beyin bariyeri yüzünden uzmanlar bu hastalıkla cerrahi müdahale veya radyasyon uygulamasıyla mücadele etmeye çalışıyor. MIT(Massachusetts Teknoloji Enstitüsü)'deki araştırmacıların geliştirdiği yeni yöntem ise glioblastoma ile daha etkin bir mücadele yöntemi sunabilir.
Hastaya verilen ilacın hastanın beynindeki tümörlü hücreye ulaşması için kan-beyin bariyerini aşması gerektiğini dile getiren araştırmacılar, çalışmalarında ilk olarak bu konuya odaklandıklarını belirtiyor. Bu sorunu aşmak için nanoparçacıklara odaklanan ekip, lipozomları kullanmaya karar verdi. Su damlasına benzer bir yapıya sahip olan lipozomlar iç kısmında ilaç taşıyabildiği gibi dış katmanında ilaç taşıma yeteneğine sahip. Bununla birlikte lipozomlar tek başına kan-beyin bariyerini aşabilecek durumda değildi.
Doğrudan tümörlü hücreye nüfuz edecek
Daha sonra lipozomları transferrin isimli bir proteinle kaplayan ekip, bu proteinin yardımıyla nanoparçacıkların kan-beyin bariyerinden çok daha kolay bir şekilde geçebileceğini gözlemledi. Üstelik transferrin proteini tümör hücrelerinin yüzeyindeki proteinlere kolayca bağlandığı için tedaviyi daha etkili hale getirebilecekti. Yani lipozomlar tümör bölgesine yaklaştığında nanoparçacıklar sağlıklı beyin hücrelerine yaklaşmak yerine doğrudan tümörlü hücrelerin etrafında birikmeye başlıyor ve tedavinin yan etkileri de olabildiğince azaltılmış oluyor.
Tabi kan-beyin bariyerini aşmak tedavideki en önemli engel olsa da tedavide uygulanacak ilaçları belirlemek de bir hayli zor zira sınırlı sayıda ilaç glioblastoma tedavisi için FDA(ABD Gıda ve İlaç Dairesi)'dan onay alabilmiş durumda. Tedavi için lipozomlara iki farklı ilaç yerleştiren araştırmacılar bu ilaçlardan birinin tümör hücrelerinin DNA'sına zarar verdiğini, diğerinin ise bu zararı önlemek için kullanılan hücrelere müdahale ettiğinin altını çiziyor. Bu sayede vücudun savunma mekanizması tümörlü hücreye müdahale edilirken bu müdahaleye direnç göstermeyecek.
Bu ilaçların MIT'nin yöntemine sağladığı bir diğer katkı ise uzun süren klinik çalışmaları hızlandırabilir zira iki ilaç da FDA tarafından glioblastoma tedavisinde kullanılmak için onay almış durumda. Yani araştırmacılar sadece nanoparçacıklarla ilacın uygulanması noktasında FDA'nın onayı almak durumunda. Bu onay alındıktan sonra ilaçlar ile ilgili ekstra bir onaya ihtiyaç duyulmaksızın yöntemin tedavide kullanılması mümkün olacak.
İlk sonuçlar oldukça başarılı
Radyasyon uygulamasıyla tedaviye kıyasla hastada; morarma, mide bulantısı ve güçsüzlük gibi yan etkilerin de oldukça az görüleceği belirtilen tedavi ilk olarak glioblastoma tümörleri olan fareler üzerinde uygulandı. Farelere ilacın verilmesinin ardından önce lipozomun dış katmanındaki ilaç çözünerek kanser hücrelerinin onarım sistemini kapattı. Bu işlemden bir gün sonra ise beyin tümörü tedavisinde kullanılan ve lipozomun iç kısmında yer alan temozolomid isimli ilaç artık savunmasız olan tümörlü hücrelere saldırmaya başladı.
Çalışmanın yazarlarından Scott Floyd'un açıklamalarına göre tedavinin uygulandığı farelerde tümörlerin küçüldüğü ve büyümenin engellendiği tespit edildi. Yöntemin beyin kanseri tedavisinde devrim yaratabileceğini belirten Floyd, ayrıca kan-beyin bariyerinin aşılmasını sağlayan bu yöntem ile farklı hastalıkların tedavisinde de yeni kapıların aralanabileceğini düşünüyor.
Bu haberi, mobil uygulamamızı kullanarak indirip,istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:
Heykel var yer misin kanka?
bizimkiler tahareti tartışıyor