Araştırmanın temel dayanağı oldukça çarpıcı sayılara dayanıyor. Alçak Dünya yörüngesindeki tüm uydular hesaba katıldığında, iki uydunun birbirine 1 kilometreden daha fazla yaklaştığı “yakın geçişler” ortalama her 22 saniyede bir yaşanıyor. Sadece Starlink uydularına bakıldığında bile bu tür bir yakınlaşma yaklaşık her 11 dakikada bir gerçekleşiyor. Starlink filosundaki her bir uydu, çarpışma riskinden kaçınmak için yılda ortalama 41 kez manevra yapmak zorunda kalıyor. İlk bakışta bu, sorunsuz çalışan, iyi mühendislik ürünü bir sistem gibi görünebilir. Ancak mühendislik dünyasında asıl sorunlar genellikle nadir görülen ama etkisi çok büyük olan uç durumlarda ortaya çıkıyor.
Şiddetli Bir Güneş Fırtınası, Dünya'ya Uzayın Kapılarını Kapatabilir
Araştırmaya göre bu uç durumların en tehlikelilerinden biri güneş fırtınaları. Güneş fırtınaları uyduları iki temel şekilde etkiliyor. İlk olarak, Dünya atmosferinin üst katmanlarını ısıtarak atmosferik sürtünmeyi artırıyorlar. Bu da uyduların yörüngelerinde beklenmedik sapmalara, konum belirsizliğine ve daha fazla yakıt harcamalarına yol açıyor. Örneğin Mayıs 2024’te yaşanan Gannon Fırtınası sırasında, alçak Dünya yörüngesindeki uyduların yarısından fazlası yalnızca konumlarını koruyabilmek ve çarpışmadan kaçınabilmek için ek manevralar yapmak zorunda kalmıştı.
İkinci etki ise çok daha yıkıcı olabilir. Güçlü güneş fırtınaları, uyduların haberleşme ve navigasyon sistemlerini doğrudan devre dışı bırakma potansiyeline sahip. Bu tür bir senaryoda uydu, yaklaşan bir tehlikeyi algılasa bile kaçınma manevrası yapamaz hâle gelebilir. Artan sürtünme, konum belirsizliği ve kontrol kaybı bir araya geldiğinde ise zincirleme çarpışmaların önü açılıyor. Bu da akıllara Kessler Sendromu olarak bilinen senaryoyu getiriyor.
Donald J. Kessler ve Burton Cour-Palais’in 1978’de NASA bünyesinde yürüttükleri çalışmalara dayanan Kessler Sendromu, yörüngede oluşan her yeni çarpışmanın daha fazla enkaz üreterek sonraki çarpışmaların önünü açtığı bir senaryoyu tanımlıyor. Yani yörüngede oluşan yoğun enkaz bulutlarının, yeni fırlatılan her aracı kaçınılmaz olarak yok ettiği ve uzayı onlarca yıl boyunca kullanılamaz hâle getirdiği felaket senaryosunu. Araştırmacılar, Kessler Sendromu’nun daha uzun vadeli bir sonuç olduğuna dikkat çekerek daha acil bir tehlikeyi ölçmek için yeni bir kavram ortaya koyuyor: Çarpışma Saati (CRASH Clock). Nükleer felaket ihtimaline vurgu yapan Kıyamet Saati'ni andıran Çarpışma Saati, alçak Dünya yörüngesinde bir çarpışmanın gerçekleşme ve ciddi hasar oluşturma ihtimaline işaret ediyor.
1859'daki Meşhur Güneş Fırtınası, Önümüzde Çarpıcı Bir Örnek Olarak Duruyor
Sorunun bir diğer boyutu ise güneş fırtınalarının öngörülemezliği. Bu tür olaylar genellikle en fazla bir-iki gün önceden tahmin edilebiliyor; dahası, gerçekleştiğinde yapılabilecekler oldukça sınırlı. Oysa araştırmacılara göre, böylesine dinamik bir yörünge ortamında güvenliğin sağlanabilmesi için sürekli, gerçek zamanlı kontrol şart. Bu kontrol zinciri koptuğunda, sistemi ayakta tutan iskambil kâğıtları çok hızlı bir şekilde dağılabilir.
Sarah Thiele ve ekibi tarafından dikkat çekilen bu felaket senaryosu sadece teorik tehlikelere dayanmıyor. Geçmişte, bu boyutta güneş patlamalarının yaşandığı biliniyor. 2024’teki Gannon Fırtınası, son on yılların en güçlü güneş olaylarından biriydi. Ancak tarih, çok daha yıkıcı bir örnek sunuyor: 1859’daki Carrington Olayı. Araştırmacılar, bugün benzer şiddette bir güneş fırtınası yaşanması hâlinde uyduların kontrolünü üç günden çok daha uzun bir süre kaybedebileceğimizi belirtiyor. Bu da insanlığın uzaya erişimini belki de on yıllar boyunca tamamen kaybetmesi anlamına gelebilir.
Alçak Dünya yörüngesindeki uydu ağlarının sunacağı teknik imkânlarla, uzun vadeli riskler arasında hassas bir denge bulunuyor. Araştırmacılar, bu dengenin ancak risklerin gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesiyle kurulabileceğini savunuyor. Tek bir güçlü güneş fırtınasının insanlığı nesiller boyunca Dünya’ya mahkûm etme ihtimali varken, bu riskleri görmezden gelmek pek de akılcı görünmüyor. Bu çalışma, tam da bu yüzden dikkate alınmayı hak ediyor.
Bu haberi ve diğer DH içeriklerini, gelişmiş mobil uygulamamızı kullanarak görüntüleyin: