Anlık Bildirim

Evrensel gelir: Yapay zekanın sadakası mı, yeni bir sosyal hiyerarşi mi?

On binlerce çalışan, işini yapay zekaya kaptırdı. Peki yapay zeka çağında evrensel gelir bir hak mı, yoksa yeni bir sus payı mı? Teknoloji elitlerinin sunduğu bu “çözüm”, aslında kime hizmet ediyor?

Evrensel gelir: Sadaka mı, yeni bir sosyal hiyerarşi mi? Tam Boyutta Gör
Teknoloji devlerinin yükselişiyle birlikte artık yalnızca kodlar değil, hayatlarımızın anlamı da yeniden yazılıyor. Yapay zekanın yazılım geliştirmekten hukuki metinler hazırlamaya, otomobil kullanmaktan hastalık teşhisine kadar birçok alanda insanları geride bırakmaya başladığı bu dönemde önümüzdeki 20-30 yılda neler olacağını tahmin etmek çok zor. Özellikle yapay zekanın (AI) iş gücüne etkisi tartışılırken bu dönemlerde bir başka kavram giderek daha fazla gündeme geliyor: evrensel temel gelir (Universal Basic Income - UBI). Bazılarına göre yapay zeka, aslında insanları çalışmak zorunda kalmadan yaşayabilecekleri bir dünyaya götürebilir. Peki, gerçekten öyle mi?

Öncelikle bazı somut gerçekleri kısaca hatırlatmak istiyorum. Indeed kariyer sitesinin yayınladığı rapora göre Temmuz ayında teknoloji iş ilanları 2020’ye göre yüzde 36 düştü. Ayrı bir rapora göre ise sadece teknoloji sektöründe işten çıkarmalar geçen yıla göre yüzde 36 artarak neredeyse 90 bin oldu. Bu sayının en az 27 bini doğrudan yapay zeka etkisiyle açıklanıyor. Neredeyse tüm teknoloji devleri (farklı sebepler gösterseler de) yapay zekanın gelişiyle birlikte on binlerce çalışanı işten çıkarmaya devam ediyor. Daha geniş bir perspektiften bakıldığında yatırım bankası Goldman Sachs'ın bir raporu, yapay zekanın küresel olarak 300 milyon tam zamanlı işe eşdeğer bir işi tümüyle değiştirebileceğini ve ABD ile Avrupa'daki iş süreçlerinin dörtte birini etkileyebileceğini öngörmekte.

Yeni toplumsal uzlaşma fikri

İşten çıkarmalar sadece teknoloji firmalarında değil, tüm sektörlerde yaşanıyor. Bu ekonomik felaketin “evrensel temel gelir” veya “vatandaşlık geliri” adı altında kapsayıcı bir olguyla sonuçlanabileceği konuşuluyor. Şimdi biraz daha derine inelim.

Evrensel gelir: Sadaka mı, yeni bir sosyal hiyerarşi mi? Tam Boyutta Gör
Bu fikir şimdilerde yoksullukla mücadele eden toplulukların gündeminden çok, Elon Musk ve Sam Altman gibi teknoloji elitlerinin dilinde şekilleniyor. UBI'yi, yapay zekanın yaratacağı işsizlik krizine karşı bir önlem olarak sunuyorlar. Ama bu “kurtarıcı” söylem aslında çok daha derin bir niyetin üzerini örtüyor olabilir: toplumsal kabullenme karşılığında mutlak güç elde etmek.

UBI fikri, antik Atina’dan 18. yüzyılın düşünürleri Thomas Paine ve Joseph Charlier’e, 1960’ların sivil haklar hareketlerinden 2008 krizine kadar farklı dönemlerde yeniden gündeme gelmiş olsa da günümüzdeki tartışmalar büyük ölçüde yapay zeka kaynaklı iş kayıpları etrafında şekilleniyor.

Evrensel temel gelir (UBI), yalnızca otomasyon karşısında bir "geçim yardımı" değil, aynı zamanda çağımızın dönüşen ekonomik ilişkilerine yanıt olarak şekillenen yeni bir sosyal sözleşme önerisi olarak sunuluyor. Stanford Basic Income Lab'in verilerine göre, son kırk yılda dünya genelinde 160’tan fazla UBI pilotu gerçekleştirildi. Bu denemeler, yoksulluğun azaltılması, sağlık ve eğitimde olumlu etkiler gibi sonuçlar doğurmuş olsa da istihdam üzerindeki etkiler hâlâ belirsizliğini koruyor.

Öte yandan UBI’nin uygulanabilirliği konusundaki temel sorun da henüz değişmiş değil: nasıl finanse edilecek? ABD özelinde yapılan bazı hesaplamalar, asgari ihtiyaçları karşılayacak düzeyde bir UBI’nin, mevcut tüm sosyal yardımların toplam maliyetinin iki katı olabileceğini gösteriyor. Bazıları yeni vergilerde çözümü ararken Bill Gates gibi isimler ise "robot vergisi" gibi yeni vergi modelleriyle çözüm öneriyor. Ancak bu önerilerin UBI ile doğrudan bir bağı olmaktan çok, genel bir eşitsizlik dengelemesi hedeflediği görülüyor.

Sonuç olarak UBI, basit bir sosyal yardım planı değil, daha büyük bir "yeni toplumsal uzlaşma" fikrinin parçası.

Ancak görünürde toplumun refahı için dillendirilen UBI, aslında AI teknolojilerinin yaşamın her alanına entegre edilmesini meşrulaştıran bir araç haline evriliyor gibi görünüyor. Bu söylemin arkasındaki mantığı anlamak için sadece ekonomik ya da etik değerlendirmeler yeterli değil. Burada iki kritik boyut öne çıkıyor: UBI’nin faydacı hesaplarla araçsallaştırılması ve toplumsal eşitsizlikleri daha da derinleştiren “sembolik şiddet”in sistematik hale gelmesi.

Sosyolog Pierre Bourdieu’nün kavramsallaştırdığı bu sembolik şiddet, görünüşte iyiliksever olan bu yaklaşımın aslında eşitsizlikleri derinleştiren bir ideolojik aygıta dönüştüğüne işaret ediyor. Çünkü bu düzenlemede insanlar sadece AI kullanıcıları ya da geliştiricileri olarak değil, AI’ın merhametine bırakılmış edilgen faydalanıcılar olarak konumlandırılıyor.

Teknoloji elitlerinin yutturmacası

Evrensel gelir: Sadaka mı, yeni bir sosyal hiyerarşi mi? Tam Boyutta Gör
Bu tartışmanın merkezinde ise teknoloji elitlerinin söylem inşası var. Elon Musk, AI'ın kaçınılmaz yükselişinin ardından insanların artık çalışmak zorunda kalmayacağını savunuyor ve “yüksek evrensel gelir”in yeni norm haline geleceğini öne sürüyor. Ona göre asıl mesele, makinelerin her şeyi bizden iyi yaptığı bir dünyada insan yaşamının hâlâ bir anlamı olup olmayacağı. OpenAI CEO’su Sam Altman da benzer şekilde teknolojinin hem işleri yok edeceğini hem de devasa bir servet yaratacağını, dolayısıyla UBI’nin kaçınılmaz hale geleceğini belirtiyor.

Ancak bu söylemler, sadece teknolojik bir geleceği planlamakla sınırlı değil. AI elitleri, UBI’yi savunarak hem toplumsal muhalefeti önlemeye çalışıyor hem de kendi pozisyonlarını güçlendiriyor. Çünkü büyük iş kayıpları, gelir adaletsizlikleri ya da orta sınıfın erimesi gibi sorunlar bu söylem sayesinde “öngörülmüş ve çözülmüş” gibi sunulabiliyor. Oysa bu planın kazananı AI sistemlerini geliştiren, yöneten ve bu ekosistemin tüm ekonomik değerini elinde tutan teknoloji devleri oluyor.

Cömertlik mi, sadaka mı yoksa yeni hiyerarşi mi?

Musk ve Altman gibi figürler UBI’yi, AI'ın istihdamda yaratacağı yıkımı dengeleyici bir önlem olarak sunarken bu fikir aynı zamanda “yararı en yükseğe çıkarma” mantığıyla da meşrulaştırılıyor. Bu faydacı bakış açısı, toplumun genel refahını artırmak adına insan emeğinin yerini makinelerin almasının ahlaki bir karşılığının olup olmadığını sorgulamak yerine, sonucu “genel iyilik” üzerinden aklamaya çalışıyor.

AI’ın insanlığın tüm temel ihtiyaçlarını karşılayabileceği, insanlara daha fazla boş zaman, hatta daha yüksek bir performans seviyesi sağlayabileceği bir gelecek vizyonu sunuluyor. Ancak bu vizyon, yalnızca temel ihtiyaçlara odaklı ve sabit bir UBI'nin, toplumun daha derin kırılmalarını çözmekten uzak olduğu gerçeğini örtbas ediyor. Çünkü bu sistem, yalnızca en yoksullar arasında daha eşit bir dağılım sağlarken AI sahipleri ile geri kalan dünya arasındaki yapısal uçurumu derinleştiriyor.

Bu durum sadece refahı değil, bireylerin sahip olduğu özgürlükleri ve kapasiteleri de hesaba katmak gerektiğini hatırlatıyor.

Örneğin Musk’ın “Eğer bir bilgisayar ve robotlar her şeyi sizden daha iyi yapabiliyorsa, hayatınızın bir anlamı var mı?” sorusu, insan varoluşunun sadece ekonomik değil, varlık temelli bir sorgulamasına da yol açıyor. Peki ya bu teknolojilerin kontrolü yalnızca birkaç gücün elinde toplanırsa? Bu sadece bir “verimlilik artışı” değil, gücün hükümetler, şirketler ve seçkin sermaye sahipleri lehine yeniden dağıtılması anlamına gelebilir. O halde bu sistemin, gerçekten toplumun genel yararını gözettiğini nasıl iddia edebiliriz?

Üstelik, Sam Altman’ın desteklediği ve OpenResearch tarafından 2020–2023 yılları arasında yürütülen bir araştırma, UBI’nin AI kaynaklı ekonomik sorunlara karşı “tam bir çözüm olmadığını” açıkça ortaya koyuyor. 1.000 düşük gelirli katılımcıya üç yıl boyunca ayda 1.000 dolar verilen bu deney, temel harcamalarda rahatlama sağlasa da, eğitim, sağlık ya da iş kalitesinde anlamlı bir iyileşme yaratamadı. Bu bulgular, UBI’nin kısa vadeli ekonomik stresleri hafiflettiğini ancak uzun vadeli sistemik eşitsizlikleri çözmekte yetersiz kaldığını gösteriyor. Bu nedenle AI elitlerinin sunduğu faydacı hesaplamalar gerçekte pek de işlemediği gibi, bu yaklaşımın “ideolojik ve çıkar odaklı” olduğu yönündeki eleştiriler daha da güçleniyor.

Sembolik şiddet

Evrensel gelir: Sadaka mı, yeni bir sosyal hiyerarşi mi? Tam Boyutta Gör
Bu noktada, sosyolog Pierre Bourdieu’nün “sembolik şiddet” kavramı devreye giriyor. Sembolik şiddet; açık baskıdan farklı olarak, toplumsal hiyerarşileri sürdürmek için kullanılan, görünmez ama etkili bir tahakküm biçimidir. Bourdieu’ye göre bu tür şiddet, baskıyı yaşayan kişiler tarafından bile doğal ve meşru olarak kabul edilebilecek kadar derinlemesine işler. Özellikle veri odaklı dijitalleşmenin hakim olduğu çağımızda, uzmanların işaret ettiği “veri kolonizasyonu” da, bu sembolik tahakkümün dijital bir tezahürü olarak karşımıza çıkıyor.

Yapay zeka ve UBI bağlamında ise bu sembolik şiddet, AI’ın “evrensel bir iyilik” olarak sunulmasında kendini gösteriyor. Bu anlatı, “tüm toplumu refaha kavuşturacak” masalını işlerken aslında bu teknolojilerin doğrudan ya da dolaylı olarak yarattığı eşitsizliklerin üzeri örtülüyor.

Halk, UBI’yi kendi yararına bir çözüm olarak benimserken gerçekte AI elitlerinin kurduğu düzenin normalleşmesine ve meşrulaşmasına katkıda bulunuyor. Bourdieu’nün ifadesiyle bu durum, bir “yanılgı yoluyla meşrulaştırma” sürecidir. İnsanlar, bu teknolojik dönüşümü sorgulamak yerine, onu kaçınılmaz ve hatta gerekli olarak kabulleniyor.

Sonuç olarak, yapay zekanın neden olduğu sorunlara UBI gibi “çözümler” üretmek, sadece semptomları hafifletmekle kalıyor; asıl meseleyi—eşitsizliğin yapısal köklerini ve iktidarın merkezileşmesini—görmezden geliyor.

Şaşırtmayacağı gibi AI elitleri, aynı zamanda UBI’yi en çok savunan kişiler. Çünkü bu söylemle hem teknolojik güçlerini meşrulaştırıyorlar hem de toplumu kontrol altına alabilecekleri bir “gönüllü bağımlılık” ilişkisi yaratıyorlar. Onlar "koruyucu sağlayıcılar", geri kalan herkes ise sadece “pasif faydalanıcılar”.

UBI, AI'ın yaratacağı toplumsal yıkımı telafi edecekmiş gibi sunuluyor. Ancak bu strateji, söz konusu yıkımın kaynağı olan güç dengesizliklerine hiç dokunmadan, yüzeysel bir denge sağlama illüzyonu yaratıyor. Yapısal reformlar olmadan uygulanan bir UBI’nin, yalnızca yoksulluğun semptomlarını bastıracağı ve kök nedenleri ortadan kaldırmayacağı birçok uzman tarafından vurgulanıyor.

Panzehir değil, zehrin ta kendisi

UBI’nin ardındaki sembolik şiddet, en tehlikeli haliyle kendini adalet ve kapsayıcılık gibi değerler üzerinden gösteriyor. Çünkü bu değerler AI etiği söylemlerinin merkezinde yer alıyor. Ancak UBI'nin şu anki haliyle “herkes için eşit fayda” sunduğu iddiası sadece gerçekleri maskelemeye yarıyor. Aslında AI teknolojilerinin getirileri son derece eşitsiz bir biçimde dağılırken, UBI yalnızca bu adaletsizliği kabul edilebilir bir forma sokuyor. İnsanlar bu yapay güvenlik ağına razı oldukça, teknolojinin gerçekten herkesin hizmetine sunulması ihtimali gitgide uzaklaşıyor.

Buradaki sembolik şiddet sadece ekonomik değil; aynı zamanda epistemik bir düzeyde işliyor. Yani yalnızca ekonomik ilişkileri değil, düşünme biçimimizi de şekillendiriyor. AI elitleri UBI'yi kaçınılmaz bir sonuç olarak sunarak, bizlere başka bir seçenek olmadığını düşündürüyorlar.

Ayrıca, işin psikolojik boyutu da göz ardı ediliyor. İstihdam, bireyler için yalnızca bir gelir kaynağı değil, aynı zamanda bir kimlik, sosyal bağ ve anlam kaynağı. İşin kaybı, sadece ekonomik değil, varoluşsal bir boşluk da yaratabilir. Bugün ise yapay zeka devrimi, mülkiyeti elinde tutanları daha da güçlendirirken, “prekarya” adı verilen yeni bir güvencesiz sınıfı yaratıyor. Bu sınıf, AI sayesinde zenginleşenlerin gölgesinde, sürekli bir belirsizlik ve yetersizlik duygusuyla yaşıyor.

Özetle, UBI’yi AI çağının panzehiri olarak sunan bu anlatı, aslında daha büyük bir düzenin korunmasını sağlıyor: AI’ı geliştiren ve yöneten sınıfın mutlak hakimiyeti.

Kaynakça https://www.frontiersin.org/journals/artificial-intelligence/articles/10.3389/frai.2025.1488457/full https://www.cbsnews.com/news/ai-jobs-layoffs-us-2025/ https://apnews.com/article/ai-layoffs-tech-industry-jobs-ece82b0babb84bf11497dca2dae952b5 https://blogs.lse.ac.uk/businessreview/2025/04/29/universal-basic-income-as-a-new-social-contract-for-the-age-of-ai-1/ https://www.forbes.com/sites/bernardmarr/2024/12/12/will-ai-make-universal-basic-income-inevitable/ Bu haberi ve diğer DH içeriklerini, gelişmiş mobil uygulamamızı kullanarak görüntüleyin: DH App Gallery Uygulamasını İndir DH Android Uygulamasını İndir DH iOS Uygulamasını İndir
Önceki Haftalar
Tüm Zamanların En İyi Yorumcuları
ANLIK GÖRÜNTÜLEMELER
1 Kişi Okuyor (0 Üye, 1 Misafir) 1 Masaüstü GENEL İSTATİSTİKLER
11707 kez okundu.
17 kişi, toplam 18 yorum yazdı.

HABERİN ETİKETLERİ
evrensel temel gelir, Sam Altman ve
Sorgu:

Editörün Seçtiği Sıcak Fırsatlar

Sıcak Fırsatlar Forumunda Tıklananlar

Tavsiyelerimiz

Yeni Haber
şimdi
Geri Bildirim