Daha 1900'lü yılların başlarında elektrik, telefon ve radyo gibi pek çok teknoloji henüz yokken veya emekleme aşamasında iken aradan geçen 115 yılda yıldırım hızıyla buluşlar birbirini takip etti ve biz de bu gelişen dünyaya ayak uydurduk.
Günümüz dünyasında milyarlarca insan en azından bir bilgisayar veya cep telefonu kullanıyor ve eskidikçe değiştiriyor. Peki gelişen teknoloji geri planda bizden neleri götürüyor. Sizin için bunları araştırdık ve bir yazı dizisi haline getirdik.
Elektronik ürünlerde üretim sürecinden başlayarak satış, kullanım ve nihayetinde elden çıkarma şeklinde bir döngü mevcut. Çevreye verilen zararlar ise en fazla üretim ve elden çıkarma sürecinde meydana geliyor. Ayrıca üretim tesislerindeki çalışma ve yaşam koşulları da yülerce makaleye konu olmuş durumda. Biz de yazı dizimizde üretim öncesi, üretim ve çöpe atma süreçlerinde yaşanan örnek olayları ortaya koyarak farkındalık oluşturmayı amaçlıyoruz.
Teknoloji Çöplükleri adındaki yazı dizisinde ilk durağımız Çin olacak. Yazımızı iki bölüm halinde sizlere sunacağız. İlk bölümde nadir bulunan element konusuna kısa bir giriş yaparken, ikinci bölümde de Baotou şehrini ve devasa element ayrıştırma tesisini dilimiz döndüğünce anlatacağız.
Çin ismini bir dönem kopya cihazlar ile duymuş olsak da sayısız teknoloji devine üretim altyapısı sunması onu kısa sürede gözbebeği haline getirdi. Ucuz iş gücü ve çok da yüksek olmayan yaşam standartları sayesinde teknoloji devleri cihazlarının üretim maliyetlerini çok alt seviyelerde tutmayı başardı ve bu sayede kar marjları da tavan yaptı. Bu sadece teknoloji değil giyim ve oyuncak gibi diğer pek çok sektörde de geçerli.
Yazımıza konu olan şehir aslında bu üretim ile alakalı değil. Çin'i dünyanın en güçlüsü haline getiren nadir elementlerin çıkarılması ile alakalı. Bilindiği gibi elektronik cihazların bileşenlerinin üretilmesinde nadir bulunan elementlerden yararlanılıyor. Çevreci teknolojiler de faydalandığı için bunlara yeşil elementler de deniyor.
Nadir bulunan elementlerden örneğin Disprosyum en güçlü mıknatıs ve yüksek ısılarda bile dengeli bir durum izliyor. Neodim hibrit araçlarda, terbium yüzde 40 enerji tasarruflu ampüllerde kullanılıyor. Seryum dokunmatik ekranların cilalanmasında kullanılıyor. Samaryum ise Aegis Spy-1 radarında ve M1A2 Abrams tanklarında kullanılıyor. Bu ağır metallerin yanında Europyum, İtterbium gibi ağır metaller de oldukça önemli.
Çin'in gücü ise bu nadir elementlerin yaklaşık yüzde 95'lik kısmını çıkarmasından kaynaklanıyor. Durum böyle olunca Çin bu elementlerin fiyatlarının belirlenmesinde büyük rol oynuyor ve menfaatleri sözkonusu olduğunda sektörü krize sokacak derecede üretimi kısabiliyor. Bu yüzden de neredeyse dokunulmaz bir yapıya sahip durumda. Dünya Ticaret Örgütü gibi otorite kurumların çağrısına rağmen Çin bu huyundan vazgeçmedi.
Çin'in geçmiş yıllarda yaptığı kota kısıtlaması kararından en çok etkilenen ülkelerden birisi ABD olmuştu ve o dönem bu sessiz kriz olarak nitelendirilmişti. Hükümet krizi aşmanın yolunu arasa da yeni bir tedarik zinciri oluşturmanın 10 yıl alacağı hesaplanmış ve Çin'e olan bağımlılığın istemeden de olsa devam ettirilmesi kararlaştırılmıştı.
Aynı petrolde olduğu gibi nadir bulunan elementlerin çıkarılmasında da gelecekte büyük mücadelelerin olabileceği kehanetleri yapılıyor. Zira teknoloji geliştikçe ve insanlar daha fazla elektronik cihaz satın aldıkça nadir bulunan elementlere olan talep daha da artacak ve belki Çin bile bu talebi karşılamaya yetersiz kalacak.
Ancak 2010 yılından itibaren başta ABD ve Avusturalya olmak üzere pek çok elektronik üreticisi ülke Çin'in hegemonyasından kurtulmak için adımlar atmaya başladı. Bu ülkeler çevreci madenler ve ayrıştırma tesisleri kurarak nadir bulunan elementleri kendileri işlemek istiyor.
Aslında bu elementler dünyada nadir olarak bulunmuyor. Okyanus yatakları da dahil olmak üzere bolca bulmak mümkün. Örneğin Çin'de neodim elementinin sadece yüzde 30'u mevcut. Ancak işin zor kısmı bunları çıkarmak ve ayrıştırmak.
Elementlerin çıkarılması radyoaktif toryum elementi nedeniyle çok tehlikeli ve zehirli süreçlere sahne olduğu için kolay kolay çıkarmaya cesaret eden olmuyor. Ayrıca ayrıştırma süreçlerinde de sülfat, amonyak ve hidroklorik asit gibi kimyasal zehirler kullanılmak zorunda. Bir ton nadir bulunan elementi ayrıştırmak 2000 ton zehirli atığın ortaya çıkmasına neden oluyor. Çin çevreye verilecek zararı çok önemsemediği için bedeli ne olursa olsun bu elementleri çıkarmaya devam ediyor.
Element çıkarma ve ayrıştırma için elbette tesislerin kurulması şart. Ancak canı isteyen gerekli tesisatı kurarak ayrıştırma yapamıyor. Gerekli olan pek çok şartın ve belgelerin tamamlanması yanında tesis kuran iştiraklerin Çin hükümetine yakın olması da gerekiyor çünkü bağımsız iştiraklerin fiyatları kendisinin belirleyerek ihracat yapması mümkün. Bu da Çin'in işine gelmiyor. İç Moğolistan'da maden sahiplerinin tamamının hükümet tarafından kontrol altında tutulduğu belirtiliyor.
Çin'de element çıkarma ve ayrıştırma işlemi en çok İç Moğolistan özerk bölgesinde yapılıyor zira madenlerin büyük kısmı burada. Nadir bulunan elementler Çin'de yüzde 95 oranında çıkarılırken, İç Moğolistan özerk bölgesinde ise yüzde 70 oranında çıkarılıyor. Bu da İç Moğolistan'ı dünyanın en zehirli bölgelerinden birisine ev sahipliği yapmaya itiyor. Sadece zehir değil bölgenin yaşam biçimi ve yaşam şartları da ayrıştırma tesislerine göre belirleniyor.
Devamı yarın...
istediğiniz zaman (çevrim dışı bile) okuyabilirsiniz:
1 Kişi Okuyor (0 Üye, 1 Misafir) 1 Masaüstü
GENEL İSTATİSTİKLER
8671 kez okundu.
21 kişi, toplam 21 yorum yazdı.
HABERİN ETİKETLERİ
china, çin