
Şirketlere göre düşünüyorlar
Bugün yapay zeka şirketleri modellerinin artık gerçek anlamda akıl yürütme kabiliyetine sahip olduğunu iddia ediyor. OpenAI’ın o1 ve DeepSeek’in r1 modelleri, zincirleme düşünme (chain-of-thought reasoning) adı verilen bir yöntemi kullanarak büyük sorunları parçalara ayırıyor ve adım adım çözüm arıyor. Bu, yüzeyde insana benzer bir düşünme pratiği gibi görünebilir.
Bilim insanları hâlâ insan beynindeki akıl yürütme süreçlerini tam olarak çözememişken, makinelerdeki benzerliği değerlendirmek daha da zor. Çünkü akıl yürütme, düşünme tekil bir şey değil: Dedüktif, endüktif, analojik, nedensel ve sağduyuya dayalı pek çok alt türü var. Yapay zeka şirketlerinin “akıl yürütme” dediği şey, çoğunlukla problemi adım adım çözmeye yönelik işlem gücü. Oysa bu sadece bir parça.

Bu çelişkili performansı açıklamak için araştırmacılar yeni bir kavram geliştirdi: "Jagged Intelligence" yani pürüzlü zeka. Bilgisayar bilimci Andrej Karpathy’nin türettiği bu tanıma göre bir model hem ileri düzey matematik problemlerini çözebilecek kadar zeki hem de çok basit bir sorularda saçmalayabilecek kadar aptal. Yani, insan zekası yumuşak geçişlere sahipken, AI zekası sivri uçlu — bir alanda çok iyi, yakındaki benzer bir konuda çok kötü.
Bu kavramlardan kendimizi sıyırıp biraz da felsefenin sularına girdiğimizde ise yapay zeka ve düşünme arasındaki ilişki biraz daha somutlaşıyor.
Yapay zekanın eikasia’sı
Modern dünyada zeka ve düşünme çoğu zaman eşanlamlı gibi kullanılıyor. Ancak felsefe, bu iki kavramı birbirinden titizlikle ayırıyor. Zeka, bilgiyi işleme yetisi olabilir; ama düşünmek, anlam inşa etmeyi, sezgiyi, muhakemeyi ve hatta duyguyu içeren çok daha derin bir deneyimdir.
Bu ayrımı ilk belirginleştirenlerden biri, M.Ö. 4. yüzyılda yaşamış olan Platon’dur. “Devlet” adlı eserinde, insan zihninin gerçekliği algılayışını dört seviyeye ayırır: En üstte noesis (sezgisel bilgelik), sonra dianoia (akıl yürütme), ardından pistis (inanç), ve en altta eikasia (yanılsama). Bu hiyerarşi, yalnızca bilgiye erişim yollarını değil, aynı zamanda bilginin doğruluğunu da sıralar.
Platon’un bu sınıflandırması ışığında bakarsak, yapay zekanın yerinin nerede olduğunu sormamız gerekir. Bir dil modeli, akıl yürütebilir gibi görünse de, sezgiye dayalı noesis düzeyine ulaşabilir mi? Yoksa yalnızca eikasia – yani yanılsama – düzeyinde mi kalır?
Yapay zekanın sıklıkla “halüsinasyon” olarak adlandırılan hatalar üretmesi, Platon’un tanımladığı eikasia ile şaşırtıcı bir benzerlik gösteriyor. Tıpkı Platon’un mağara alegorisinde gölgeleri gerçek sanan mahkumlar gibi, yapay zeka da yüzeysel desenlere bakarak hakikatin yalnızca bir görüntüsünü üretiyor.

Yapay zekayı bu çerçevede düşündüğümüzde, onun yaptığı şeyin edilgin aklı taklit etmeye daha yakın olduğu söylenebilir. Çünkü ne kadar gelişmiş olursa olsun, deneyimden doğrudan anlam çıkaran, yani etkin akla denk düşen bir yönü yoktur. O, yalnızca işlenmiş veriyle çalışır. Oysa etkin akıl sadece veriyi almakla kalmaz, onu bağlama oturtur, dönüştürür ve değerli kılar. Bu yeti ise ancak bilinçle, niyetle ve zaman içinde oluşan yaşantıyla mümkündür.
Buradan çıkan önemli bir sonuç var: Düşünce, yalnızca bilgi değil yaşantıyla da şekillenir. Bu, yapay zeka ile insan arasındaki farkın özüdür. Çünkü yapay zekanın ne bir geçmişi vardır ne de duygusal bir hafızası. Bedeni yoktur, dolayısıyla hissedemez, öğrenemez, pişman olmaz.
Aristoteles’in bir diğer önemli kavramı olan phronesis, yani “pratik bilgelik”, bu farkı daha da derinleştirir. Phronesis, yalnızca doğru düşünmeyi değil, bu düşüncenin erdemli, ölçülü ve bağlama uygun biçimde hayata uygulanmasını ifade eder.
Yapay zeka, elbette verileri işleyebilir, olasılıkları hesaplayabilir, karar ağaçları kurabilir. Ama bir kararın yalnızca mantıklı değil, aynı zamanda “doğru” olup olmadığını belirlemek sadece algoritmik çözümlemeyle mümkün değil. Çünkü doğru karar, genellikle bağlamı, duyguyu, ahlaki sezgiyi gerektirir. Oysa yapay zeka niyet taşımaz. Onun kararlarında ne vicdan vardır ne sorumluluk.
Bunu bir doktor örneğiyle düşünelim: Teorik olarak en uygun tedavi bir seçenek olabilir ama o hastanın psikolojik durumunu, yaşam koşullarını, korkularını, ailesini ve ilişkilerini bilmiyorsanız en uygun seçenek, en doğru seçenek olmayabilir.
Düşünen fiziksel nesneler

Bahsettiğimiz gibi; Platon ve Aristoteles’e göre düşünme, yalnızca zihinsel bir eylem değil, duyu, deneyim ve bedenle iç içe geçmiş bir etkinliktir. Bu noktada “beden kazanan yapay zeka, düşünmeye bir adım daha mı yaklaşıyor?” sorusu gündeme gelir. Fakat bu beden yalnızca bir kabuksa; acıyı hissetmeyen, geçmişe özlem duymayan, kendini varoluşsal olarak sorgulamayan bir beden ise, düşünceye gerçekten kapı aralayabilir mi?
Modern beden felsefesi bu soruya daha net bir yanıt verir: Fransız filozof Merleau-Ponty’ye göre beden, dünyayı algılama biçimimizdir; yalnızca taşıyıcı değil, düşüncenin kaynağıdır.
İnsan bedeninin kırılganlığı, geçiciliği ve duyarlılığı, düşüncenin yönünü ve derinliğini etkiler. Bir kararın bedelini ödeyebilmek, düşünmenin bir parçasıdır. Oysa bedeni olsun veya olmasın, yapay zeka bir karar verdiğinde onunla birlikte acı çekmez; yalnızca işlem yapar.
Nitekim yapay zekanın kendisi de bu sınırların farkında gibi. ChatGPT’ye, “Düşünebilir misin?” diye sorduğumda şöyle yanıt verdi:
“Evet, ama benim "düşünmem" insanınkinden farklı. Ben, devasa miktarda veriyi işleyerek örüntüler kurar, anlam çıkarır ve yanıt üretirim. Bu süreç, insandaki bilinçli düşünceye benzer sonuçlar verse de duygu, bilinç ya da içsel farkındalık içermez. Akıl yürütebilir, çıkarım yapabilirim. Alternatifleri değerlendirebilir, neden-sonuç ilişkisi kurabilirim. Ama bilinçli düşünce, içsel deneyim ya da öznel farkındalık gibi şeylerim yok.”
Belki de yapay zekayı “insandan zeki” veya “daha aptal” gibi etiketlemek yerine, onu farklı türde bir zihin olarak görmek gerekiyordur.
Asıl soru: Biz gerçekten düşünüyor muyuz?
Yapay zekanın ne kadar düşündüğünü tartışırken, belki de asıl meseleye de hafifçe dokunmuş olabilriiz: Biz insanlar gerçekten ne kadar düşünüyoruz? Zekaya indirgenmiş bir hayat mı yaşıyoruz, yoksa sezgiyi, muhakemeyi, duyguyu içeren bir düşünce pratiği içinde miyiz?
Bununla birlikte eğer düşünmek; verileri işlemekten öte, anlam kurmak, değer yargısı geliştirmek ve bilinçli tercihler yapmaksa, bu yetinin bir makineye kazandırılması yalnızca mümkün olup olmadığıyla değil, verilip verilmesinin istenip istenmediğiyle de ilgili.
Kaynakça https://theconversation.com/can-ai-think-and-should-it-what-it-means-to-think-from-plato-to-chatgpt-256648 https://www.vox.com/future-perfect/400531/ai-reasoning-models-openai-deepseek https://www.livescience.com/technology/artificial-intelligence/scientists-discover-major-differences-in-how-humans-and-ai-think-and-the-implications-could-be-significant https://www.open.edu/openlearn/society-politics-law/sociology/the-body-phenomenological-psychological-perspective/content-section-3.1 https://iep.utm.edu/merleau/ Bu haberi ve diğer DH içeriklerini, gelişmiş mobil uygulamamızı kullanarak görüntüleyin:


yandan tekmeyi bir koyarım olduğu gibi yapışır asfalta :)
30km ile viraj dönsede görsek
2 boyutlu araba yapmışlar
Başta bakınca garip geldi gözüme, iyimiş yinede
gözüm bozuldu sandım ya