Anlık Bildirim

Çin’in emisyon eğrisi tersine döndü: Dönüşüm sinyali mi, geçici bir durgunluk mu?

Yenilenebilir enerji yatırımlarını artıran Çin, 2025’in ilk çeyreğinde karbon emisyonlarını yüzde 1,6 azalttı. Bu dikkat çekici gelişme, kalıcı bir dönüşümün habercisi olabilir.

Çin’in emisyon eğrisi tersine döndü: Dönüşüm sinyali mi, geçici bir durgunluk mu? Tam Boyutta Gör
Sera gazı salımı konusunda yıllardır ilk sırada yer alan Çin'in karbon emisyonu, 2025'in ilk çeyreğinde yüzde 1.6'lık düşüş yaşadı. Yüzde 1.6'lık bu düşüş tek başına çok anlam ifade etmese de Çin'in son yıllardaki atılımı ve son bir yılda ortaya çıkan genel tabloyla birlikte ele aldığımızda, Çin'in enerji politikalarında bir dönüm noktasına vardığını gösteriyor.

Çünkü Çin'in karbon emisyonu üst üste dört çeyrektir ya sabit kalıyor ya da düşüş eğiliminde seyrediyor. Bu durum, Çin’in yaklaşık on yıldır süregelen emisyon artış trendinin kırılmaya başladığını gösteriyor. Ülkede bir süredir yaşanan dönüşüm, bunun ekonomik durgunluğa bağlı dönemlik bir düşüş değil, yapısal bir atılımın sonucu olduğunu destekliyor. Güneş, rüzgar ve nükleer gibi düşük karbonlu enerji kaynaklarına yapılan yatırım, Çin'in yıllardır bel bağladığı kömür merkezli enerji politikasından uzaklaşmasını mümkün hâle getirmiş gibi görünüyor.

Kömürden güneşe: Çin’in emisyon eğrisi tersine dönmeye başladı Tam Boyutta Gör
Çin'deki bu karbon emisyonu düşüşünün dönemsel bir durgunluğa bağlı olmadığının en önemli göstergelerinden biri ülkedeki elektrik tüketimi. 2025'in ilk çeyreğinde Çin'in elektrik tüketimi yüzde 6 artarken, elektrik üretimindeki emisyonlar yüzde 4 azaldı.

Güneş ve Rüzgar Enerjisine Yapılan Dev Yatırım, Çin'in Enerji Altyapısını Dönüştürdü

Elektrik üretimindeki bu dönüşümde en büyük pay güneş ve rüzgar enerjisinin. Çin, yalnızca 2025’in ilk üç ayında yaklaşık 55 GW güneş enerjisi ve 25 GW rüzgar enerjisi kapasitesi ekledi. Bu rakamlar, geçen yılın aynı dönemine kıyasla sırasıyla %30 ve %18 oranında artış anlamına geliyor. Bu büyüme sayesinde 2025’in ilk çeyreğinde, elektrik üretimindeki artışın yaklaşık %70’i temiz kaynaklardan sağlandı. Aynı dönemde kömürle çalışan santrallerin üretimi iise 25 TWh geriledi.

Diğer yandan nükleer enerji yatırımlarında da istikrarlı bir artış göze çarpıyor. Çin, 2022’den bu yana her yıl yaklaşık 10 GW’lık yeni nükleer reaktör projesine onay vererek bu alandaki kararlılığını gösterdi. 2025 yılı itibarıyla da benzer bir tempoyla ilerlenmesi bekleniyor. Ulusal Enerji İdaresi (NEA) ve Çin Elektrik Konseyi'nin (CEC) verilerine göre, nükleer enerji üretimi yalnızca son bir yılda %5,2 oranında artarak toplam elektrik üretiminde önemli bir paya ulaştı. Bu artış, hem baz yük ihtiyacını karşılamada hem de kömürden çıkışta stratejik bir rol oynuyor.

Elbette Çin’in enerji sistemi içinde kömürün payı hâlâ yüksek: 2024 sonu itibarıyla elektrik üretiminin %59'u kömürden sağlanıyordu. Ancak bu oran bir yıl öncesine göre 2 puan düşmüş durumda. Bu küçük görünen fark, Çin gibi devasa bir enerji sisteminde yüz milyonlarca tonluk kömür kullanımına karşılık geliyor. Buna paralel olarak, çimento üretiminde %3’lük, çelik üretiminde ise %2’lik bir yavaşlama gözlendi. Bu sektörler, Çin’in toplam emisyonlarının yaklaşık %20’sini oluşturuyor. Dolayısıyla buradaki küçülme de toplam emisyonlara doğrudan yansıyor.

Çin'in Ekonomik Büyüme Stratejisini Değiştirmesi de Karbon Emisyonlarını Aşağı Çekiyor

Kömürden güneşe: Çin’in emisyon eğrisi tersine dönmeye başladı Tam Boyutta Gör
Çin’in karbon emisyonlarındaki düşüşün arkasında yalnızca enerji sektöründeki dönüşüm değil, aynı zamanda ekonomik büyüme stratejisindeki değişim de bulunuyor. Uzun yıllar ihracat ve altyapı yatırımları üzerinden büyüyen Çin ekonomisi, son dönemde daha sürdürülebilir ve iç talep odaklı bir modele geçiş yapıyor. Çin'in resmi yayın organı People’s Daily tarafından yayımlanan bir değerlendirmede, ülkenin gelecekteki büyümesinin artık “yüksek miktarda ihracat” değil, “kaliteli kalkınma ve iç tüketim” ekseninde şekilleneceği belirtildi.

Bu yeni yaklaşım, üretime dayalı ağır sanayi yatırımlarının yavaşlaması ve enerji yoğun sektörlerin daha az öncelik kazanması anlamına geliyor. Öte yandan hükümet, ekonomik büyümeyi sürdürmek için kamu yatırımları yerine özel sektör tüketimini ve hizmet odaklı ekonomiyi teşvik ediyor. Tüketim ve hizmet sektörleri, ağır sanayiye kıyasla daha düşük karbon yoğunluklarına sahip oldukları için bu dönüşüm, doğrudan emisyonlarda da azalma sağlıyor.

Ayrıca Çin’in ihracatına yönelik en büyük pazar olan ABD ile süregelen ticaret gerilimleri ve yüksek gümrük tarifeleri, dışa bağımlılığı azaltma politikasını hızlandırıyor. Bu dış baskılar, Pekin yönetimini büyümeyi içeriden besleyen politikalar üretmeye yöneltti. Sonuç olarak hem ekonomik hem çevresel hedefler açısından daha dengeli bir kalkınma yoluna geçilmiş oldu.

Çin'deki Bu Dönüşüm Önümüzdeki Yıllarda Yavaşlayabilir

Çin bu noktaya ulaşmak için büyük atılım yapmış osla da dönüşümün tamamlandığını söylemek için henüz erken. Çin’in kimya sektörü, özellikle kömür bazlı metanol ve olefin üretiminde hızlı bir büyüme yaşıyor. Sadece 2024 yılında bu alanda 35 milyon tonluk yeni üretim kapasitesi devreye girdi. Bu tesisler tam kapasite çalışmaya başladığında, yılda 150 milyon ton CO₂ eşdeğeri emisyon üretebilir; Bu da Danimarka’nın toplam yıllık emisyonunun yaklaşık üç katına denk geliyor. Bu tarafta yaşanacak artış, düşük karbonlu enerji kaynaklarına geçişin yaratacağı pozitif etkiyi biraz kırabilir.

Diğer yandan Çin'de bu ay yürürlüğe girecek yeni fiyatlandırma sistemi de kömür santrallerine yapılan yatırımın geçici bir süreliğine artmasına sebep oldu. Çünkü yeni sisteme geçilmesiyle birlikte kömürlü termik santraller artık sabit alım garantisi olmadan piyasada rekabet edecek. Bu durum, düşük verimle çalışan eski kömür santrallerinin kapanmasına yol açabilirken, yeni kömür yatırımlarını da frenleyebilir. Bu düzenleme yürürlüğe girmeden önce, yatırımcıların son bir hamleyle 2024’ün sonunda yaklaşık 100 GW’lık kömür kapasitesini devreye alması, sektörde geçici bir patlama yarattı. Neyse ki aynı dönemde, güneş ve rüzgar enerjisi yatırımları da rekor düzeye ulaştı. Fakat yılın ikinci yarısında, onay süreçlerinin ve finansman koşullarının yavaşlaması nedeniyle bu alanda bir duraksama yaşanabilir. Buna rağmen, Çin 2025 yılı içinde yaklaşık 200 GW güneş ve 120 GW rüzgar enerjisi eklemeyi planlıyor ki bu büyüme, birçok Avrupa ülkesinin toplam elektrik kapasitesinden daha fazla.

Sonuç olarak, Çin’in karbon emisyonlarındaki düşüş, sadece geçici bir ekonomik yavaşlamaya değil, enerji sistemindeki ciddi yapısal değişimlere dayanıyor gibi görünüyor. Ancak bu eğilimin kalıcı olabilmesi için temiz enerji yatırımlarının istikrarlı biçimde devam etmesi, yeni fiyatlandırma sisteminin sektörü caydırmaması ve sanayi üretiminde fosil yakıtlardan uzaklaşmanın hız kazanması gerekiyor.

Bu haberi ve diğer DH içeriklerini, gelişmiş mobil uygulamamızı kullanarak görüntüleyin: DH App Gallery Uygulamasını İndir DH Android Uygulamasını İndir DH iOS Uygulamasını İndir
Sorgu:

Editörün Seçtiği Sıcak Fırsatlar

Sıcak Fırsatlar Forumunda Tıklananlar

Tavsiyelerimiz

Yeni Haber
şimdi
Geri Bildirim